Son Dakika

Dikenli Yollar

Hayatımız ve dikenli teller arasında büyük bağlantı olduğunu düşünüyorum. Bu günlerde hepimiz hayatımızda bir şeyleri takılıp duruyoruz. Geçmişe insanlara, kendimize , öfkemize, sevgimize, gibi sonsuz nedenle takılıyoruz. Peki neden takılıyor dikenli teller hayatımıza, bu sorunun cevabı bana çok korkutucu geldi. Çünkü geride hep bıraktığımız fakat hiç bizden gitmesini istemediğimiz şeyleri bırakıyoruz da ondan. Yaşanmışlığın eksilmek olduğu kabul etmeyince geriye dikenli tellere takılmak kalıyor. Dikenli telleri neden yaparlar biliyor musunuz?

İçeriye giren çok zarar görsün ve takılıp hareket edemesin diye . Bu sayede kolay hedef olur ve düşmana yakalanır. Peki bizim düşmanımız kim ? Bu cevap daha da korkutucu kendimizden başka düşman yok diğerleri mücadele.  Acaba size sorsak hanginiz kendinizi bilerek dikenli tele atarsınız, bence hiç biriniz, niye kendimi yaralayayım dersiniz. Peki bunu hayatta niye yapmıyoruz, acı çekmeyi mi seviyoruz, yoksa canımızı yakmayı hayatı sevmek ve değiştirmek olarak algılıyor olabilir miyiz?

Bu yüzden hangi yaşta ve konumda olursak olalım takıldığımız kadar çemberimiz var. Yani bize kamyon çarpıyor, üstünden yıllar geçiyor fakat biz hala yaralı ve kaza geçirmiş olarak yaşamaya çalışıyoruz. Doktora niye gitmiyoruz yola niye devam etmiyoruz. Bir kere kaza yapınca yol bitiyor mu? Sanırım korkularımız yaşama isteğinden daha ağır basıyor. Bizi kaza yerinde bırakıyor ve kamyonu kendimize çarptırtmaya devam ediyoruz. Bir adım daha atsak kazadan uzaklaşacağız. Olmaz hayatındaki bütün kötü şeyleri bağlayacak bir kazaya ihtiyacımız var. Yani büyümemek için sorumluluğu almamak için en iyi yol kendini dikenli tellere at ve her şeyden kurtul ne de olsa her şey tellerde başladı. Her şeyin sorumlusu dikenli teller, büyümeye gerek yok, sorumluluk alma, durumu kabullenme, suçlu gerek al sana dikenli teller, canının acıdığı ve hala canını acıtan yer, iste sorumlu her şey onun suçu . Artık çocuk kalabiliriz, kabullenmemize de gerek yok, hep suçlu hayat ve dikenli teller, bu yüzden ilerlememize gerek yok. Çünkü her ilerlemeye çalıştıkça canımız çok yanar, ne gerek var canını acıtmaya, her kötü olayı yık dikenli tele başka bir şeye gerek yok. Sizce büyümek bu kadar korkutucu mu, ya da hayatın gerçeklerini kabullenmek bu kendimize çektirdiğimiz acıdan daha fazla ne acı çekebiliriz acaba?

Annenin oğlu, babanın kızı, yine olsak ta yanında yetişkin olsak, dikenli teller, daha az canımızı yakmaz mı? Bence büyümek korkmak, yanılmak, kırılmak, canımızın yanması, ve bunlara rağmen yaşamak ve tellerde yaşam yaralarıyla mutluluğa ve huzura doğru yürümektir. Tellerden kurtulun ve yaralarınızı sevin ki yaralanmak sizi korkutmasın.

 

                                                                      Psikolog Hatice Ertuğrul

                                                      24+4 Psikolojik Danışmanlığın Kurucusu

Bir yanıt yazın